Çarşamba, Haziran 03, 2015

Mezarlıklar Vazgeçilmez İnsanlar İle Doludur

Posted by Egemen Atkaya on Çarşamba, Haziran 03, 2015 | No comments




Bir gün bir doktora gerginlik ve tedirginlikten şikayetçi olan bir hasta gelmiş. Yapması gereken çok işinin bulunduğunu; fakat kendisinin rahatsız, işlerin ise beklemeye tahammülü olmadığını söylemiş.
Doktor; Bu işleri başka biri yapamaz mı? Ya da bir başkası size yardımcı olamaz mı? diye sormuş.
Adam, Onları yalnız ben yapabilirim; bütün işler bana bakıyor ! diye cevap vermiş.

Doktor, Sana bir reçete vereceğim. Bu reçeteyi aynen tatbik etmen gerekiyor diyerek, yazıp eline vermiş.

Adam reçeteyi eline alıp baktığında, hayretler içinde kalmış. Reçetede, her gün en az iki saat işi bırakıp yürüyüş yapacaksın ve her haftanın yarım gününü bir mezarlıkta geçireceksin yazıyormuş.

Hasta adam;

- Yürüyüşü anladık ama; neden mezarlık? diye sormuş.

Doktor, * Oraya gidip mezar taşlarına bakmanı istiyorum. Mezarlıklar, kendilerini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur. Sen de onlar gibi ölüp mezarlığa gömülünce, kendinden başkasının yapmasına imkan olmadığını zannettiğin işlerin, başkaları tarafından da yapılmaya devam ettiğini göreceksin, demiş.
Mezarlıklar vazgeçilmez insanlar ile doludur.
Aslında bu güzel özdeyiş ünlü Fransız Komutan Charles De Gaulle'e aittir. Bence bu özdeyişin iki yönü var. İyi niyetli ve kötü niyetli olanı.
Kötü niyetli olanı, çalıştığınız şirketlerde rastlamışsınızdır, öyle yöneticiler vardır sizinle bilgi paylaşmaz her şeyi kendisi yapar, kısa bir tatile çıkar ama her şeyi o bildiği için kriz çıkar ve geri çağırılır, ya da döndüğü zaman hiç bir şey beceremediniz mesajı yayar.
Genelde şirket üst yönetimi de bu kişilerden şikayetçidir ancak şirketin tüm bilgilerini bildiği ve sözüm ona işe yaradıkları için işten çıkarılmazlar, patronlar elleri kolları bağlı büyük ümitler ile işe aldıkları beyaz yakaların bir bir demotive olup ayrılmalarını izlerler. Üst yönetim ilk fırsatta bu kişilerden kurtulmak ister, genelde bu tip ayrılıklar çok tatsız ve etik olmayan şekillerde gerçekleşir.
İyi niyetli olan her işe gönüllü olur, elinden gelse de gelmese de her işi yapmaya çalışır. İnsan kaynağı onun bu işlere hakim olduğunu görüp üzerilerinde olan tüm işleri ona yıkarlar, oda iyi niyetli ve şirketi kurtaracak ya tüm sorumluluğu üstlenir. Genelde bu kişiler şirketten yanarak uzaklaşırlar.
Peki ikisinin arasında denge nasıl bulunabilir ?
Öncelikle kendinizi tanımalı ve amacınızı belirlemelisiniz. Kendi amacınızı belirledikten sonra bunu kurumun amacı ile örtüştürmeli ve kendinize bir iş planı oluşturmalısınız.
Şirketin amaçları ve sizin hedefleriniz örtüşmüyor olabilir, bu sebepten dolayı kendinizden vermeniz gerekmez. Öte yandan şirkette bir boşluk bulup şirketi de suistimal etmenizi de tavsiye etmiyorum.
Patron ya da yöneticileri daha iyi algılamaya çalışan onların isteklerine kulak açan ve uygulayan, hızlı ve pratik olan, ve en önemlisi ahlaklı, sabırlı ve saygılı olanlar her zaman kazanırlar.

0 yorum:

Yorum Gönder