Pazartesi, Eylül 09, 2019

Korkmamak Acaba Türk'e Zarar mı Veriyor ?

Posted by Egemen Atkaya on Pazartesi, Eylül 09, 2019 | No comments


Bu aralar kitap alırken Atatürk'ün etkilendiği yada ilham aldığı yazar ve kitapları okumayı adet edindim. Rousseau ve Gökalp'den sonra Grigory Petrov'un "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" kitabını okuyorum, hayli güzel bir kitap tavsiye ederim.
Okuyanlar bilir, kitap Finlandiya toplumunu ve fin kültürünün kurucusu olarak kabul edilen Johan Vilhelm Snellman'ı konu alıyor. Snellman Rus egemenliği altındaki Finlandiya'nın milli benliğini tekrar bulması için ülkeyi karış karış gezmiş ve neredeyse tüm halkı eğitmeyi amaçlayarak daha ileri gitmelerini sağlamıştır. Kitapta Snellman'ın bunu nasıl başardığı son derece akıcı ve başarılı bir dil ile anlatılıyor.
Benim asıl ilgimi çeken, Snellman'ın da yardımı ile, nasıl bu kadar yüksek bir kültür oluşturmuş oldukları. 1811 yılında İsveç himayesinden çıkan Finlandiya daha sonra Rus himayesi altına giriyor ve 1917 yılına kadar bağımsızlığını kazanamıyor, ondan sonra yine Rus ve Nazi işgali ile uğraşmak zorunda kalıyorlar ve ikinci dünya savaşından sonra içlerine çekiliyorlar.
Kitabı biraz okuyunca şöyle bir izlenim edindim sizinle paylaşmama izin verirseniz, İşveç'ten korkan Finliler onlar ile nasıl mücadele edileceğini öğreniyor, Rusya'dan korkunca Rusya ile mücadeleyi, İngilizlerden korkunca İngilizleri öğreniyorlar, hatta futbolu birebir alıyorlar. Sert kış iklimine karşı, gene aynı şekilde korku ile hareket eden toplum ve en sonunda SISU adı verilen Fin felsefesini ortaya çıkarıyor. Yani koşullar ne olursa olsun mücadele et ve ayağa kalk.
Şu anda tartışmasız kuzey Avrupa kültürleri içerisinde Finlandiya dünya kültürlerine göre bir üst kültürdür. Sadece zamk ve ahşap türevleri üreten bir ülkeden devasa küresel şirketler, dünya şampiyonları, liderler çıkmıştır.
Acaba bu kültürün oluşmasına korku mu yol açmıştır ?
Wikipedia'da korku için şöyle bir tanım var;
"Korku belirli bir ağrı veya tehdit olarak algılanan bir olay sonucunda, uyarıcı bir tepki olarak ortaya çıkan yaşamsal bir mekanizmadır."
Tabi şimdi bu kitabı okuduktan sonra içinde yaşadığım toplumu düşünüyorum, acaba biz Türkler ne kadar korkuyoruz ? Ya da bizim için korku ne demek ?
Şöyle söylemler kulağıma geliyor;
Ne korkacağım mikrop benden korksun, ne gereği var emniyet kemeri takmaya karşıdaki benden korksun, ne korkacağım merdiven olmadan oraya çıkmaya, aynı cadde üzerinde bu işi yapan 6 yer daha var aman ne olacak canım onlar bizden korksun...
Geri kalmak tan, kilo almaktan, enflasyon dan, işsizlikten, geç kalmaktan, gol yemekten, israftan, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak tan, tedbir almamak tan, plan yapmamaktan, iş görüşmesine giderken hiç çalışmamaktan, 200.000 kilometre yapmış lastikler ile 200 yapmaktan, hemen hemen hiçbir şeyden korkmuyoruz.
Kişisel gelişim kitaplarında korkunun bize harika şeyler yapmaya engel olduğu, korkmadan süreklilik sağlamanın başarı getirdiği söylenir.
Ancak bence Türk insanının korku anlayışı hayli öteye başka bir boyuta taşınmış durumda. Ya da buna biraz endişe mi demeliydim...
Evet korkmamak - üzerine gitmek iyidir, ama öncesinde biraz düşünüp ortaya çıkan endişeyi tartmalı bence.
Esenlikle kalın.

0 yorum:

Yorum Gönder